7 Eylül 1999, Salı




Tarihi konuşma

Adli yılın açılışı, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un tarihi bir konuşmasına sahne oldu. Selçuk, devleti sert dille eleştirdi, Anayasa'dan Atatürkçülük'e ve dine kadar değişmesi gereken noktaları vurguladı.

Yargıtay Birinci Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcıları Devlet Bahçeli ve Hüsamettin Özkan, FP Lideri Recai Kutan ve DYP Lideri Tansu Çiller'in yanı sıra pekçok bakan ve milletvekilinin katıldığı 1999-2000 adli yılının açılışında tarihi bir konuşma yaptı. Selçuk'un master tezine benzetilen 55 sayfalık konuşma kitapçığında üzerinde durduğu konular özetle şöyle:

DEVLET TEOKRATİK

Bir din ve mezhebin örgütünü devlet birimi içine alarak anayasal düzeyde güvenceye bağlayan ve laikliğin gerçekleştirilmesini güçleştiren, din ve mezhebin okullarını açan, finansmanını sağlayan bir devletin dini ve mezhebi vardır; bir dini ve mezhebi kayırmış, örtülü olarak benimsemiştir. Böyle bir devlet teokratiktir. Kurtuluş Savaşı'nda din sömürüsünden çok çeken Atatürk ve arkadaşlarının, o dönemde dini denetim altında tutmaları anlaşılır ve gerçekçi bir tutumdur. Ancak çoğulcu demokraside bu tutum sürdürülemez. Laiklik, ülkemizde çarpıcı kırılmalara uğramış, popülist ya da devletçi kaygılarla laiklik, teokrasi ve laikçilik arasında salınıp durulmuştur. Tanı açıktır. Türkiye Cumhuriyeti, egemenliğin kaynağı açısından laik, devlet örgütlenmesi açısından teokratik, dini yönlendirme açısından laikçi bir devlettir.

REJİM LAİK DEĞİL

Din ve devlet ilişkisi açısından Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimi, demokrasi peçelemesi altında kimileyin laiklik kırması bir teokrasidir, kimileyin laiklik kırması bir laikçiliktir. Ancak hiçbir zaman tam laik değildir. Laikçiliği, teokrasiyi bırakıp laikliğe dönmenin tam sırasıdır. İslamı laiklikle bütünleştirebiliriz.

DEVLET YALNIZ KOVBOY

Devletimiz yasama organınca benimsenen ulus üstü hukuku bir türlü içine sindirememiş, ‘yalnız kovboy’u oynuyor. Cumhuriyet yönetimine en yakın rejim olan demokrasi onu kazanarak onun üzerine kurulması gerekirken, demokrasiyle cumhuriyet sanki karşı karşıya. Demokrasi, cumhuriyeti yönlendirecek yerde cumhuriyet, demokrasiyi yönetiyor.

82 ANAYASASI BALO GİYSİSİ

Türkiye, meşruluk debisi sıfıra yaklaşmış 1982 Anayasası'yla yeni yüzyıla giremez, girmemelidir. Toplumla yapılan bu sözleşme tehditle, fesada uğratılmış bir iradeyle benimsetilmiştir. Bu yüzden Anayasa, biçimsel meşruluktan yoksun, geçersizdir. 1982 Anayasası, elbise dolabında bekleyen bir balo giysisidir. Çünkü günlük yaşam ve hukukla ilgili değildir. Türkiye bugün anayasacılık kavramlarına göre belirtilmek gerekirse bir ‘anayasalı devlet’tir, ama bir ‘anayasal devlet’ değildir. Ancak hiçlikle sakat olan bu Anayasa yeni bir Anayasayla yürürlükten kalkıncaya dek, ona uymak yasal bir yurtaşlık görevidir.

YÜRÜTME YARGIYI KUŞATMIŞ

Türkiye, yargı erkinin bağımsızlığını ve diğer erklerle eşitliğini gerçekleştirmeden üçüncü bin yıla girecek mi? Türkiye'de her şey ‘hikmet-i hükümet’ sayesinde birer bilmeceye dönüşmüştür. Bir sayın adalet bakanı ayrılış konuşmasında adalete karışmadığını övünçle söyleyebiliyor. Bu itiraftan anlıyorsunuz ki, yargının kapısı siyasal müdahalelere açık.

DÜŞÜNCE SUÇU KALKMALI

Türkiye, yasalarla beyinleri ezilmeye, sesleri kısılmaya çalışılanların ülkesi olarak 21. Yüzyıl'a girmemelidir. Yapılacak iş, salt düşünce suçları olan hükümleri kaldırmak, suçlara eylem çağrısı yapan, suça kışkırtan hükümlerdeki sözcük ve deyişleri, suçların yasallığı ilkesi gereğince, belirgin ve saydam kılmaktır.

FAY HATTINDAKİ HUKUK GÖÇÜĞÜ

Selçuk, konuşmasını nasıl bir Türkiye istediğini anlatarak tamamladı. ‘1930’lara mıhlanan değil, bilimin ışığında geleceğe gelecekler üreten Atatatürkçülüğü geri istediğini' anlatan Selçuk, ‘‘Sığlaşan hukuktaki her yanlışın patlamaya hazır bir krater olduğu bilinciyle, her aileyi yargısallaştıran ve devleti bireylerle sürtüştüren çarpık hukukun ürettiği davalar yığınının fay hattındaki hukuk göçüğünden insanımın kurtarılmasını, ‘dura dura bayatlayan adalet' yüzünden umudunu mafyaya bağlayanların ‘makus talih'lerinin yenilmesini istiyorum’’ dedi.

Selçuk'a büyük destek

Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un adli yılın açılışında sisteme yönelik saptamaları, siyasilerden tam destek aldı. Kendilerini eleştirinin muhatabı olarak görmeyen siyasiler, hep bir ağızdan Selçuk'un sözlerini ‘‘gerçekçi, önemli ve ciddi’’ uyarılar olarak nitelediler.

Başbakan Bülent Ecevit, konuşmayı, ‘‘Sayın Yargıtay Başkanı'nın konuşması, son derece önemli bir konuşmadır. Bu konuşma üzerinde toplumun, kamuoyunun uzun uzadıya düşünmesi gerekir. Yeni adli yılın milletimize hayırlı olmasını diliyorum’’ sözleriyle değerlendirdi.

Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, ‘‘Bunlar dikkatle dinlenmeli, incelenmeli, gereken değişiklikler ve yargı reformu gerçekleştirilmeli’’ dedi.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut, Devlet Bakanları Mehmet Keçeciler ve Edip Safter Gaydalı ile Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, gazetecilerin Selçuk'un konuşmasına ilişkin sorularına sessiz kaldılar.

FP Genel Başkanı Recai Kutan, Selçuk'un konuşmasına ‘‘Fevkalade iyi hazırlanmış, gerçek anlamda bir ilim adamına yakışan değerli sözler. Söylediklerinin hepsine gönül rızasıyla imzamı atarım’’ sözleriyle destek verdi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer'in de daha önce benzer bir konuşma yaptığını anımsatan Kutan, bu tip konuşmaların Türkiye'nin geleceği bakımından büyük önem taşıdığını söyledi.

Siyasi parti yöneticileri de Yargıtay Başkanı’nın uyarılarının yasal düzenlemelerle hayata geçirilebileceğini söylediler.

Abant'ta Fethullahçıların toplantısına katılmıştı

Selçuk'un özgeçmişi

Yargıtay Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, özgürlükçü kişiliği ve radikal tavrı ile tanınıyor. Bazı dinci dergilerde de makaleleri yayınlanan Selçuk, Fetullah Gülen'e yakınlığı ile bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın ‘Birinci Abant Toplantısı’na katıldı. Selçuk, 18-19 Temmuz 1998'de yapılan din ve devlet ilişkisinin masaya yatırıldığı toplantıda, üçüncü grupta, ‘Dünya’da ve Türkiye'de laiklik' konusunda çalıştı.

Birinci Abant toplantısının sonuç bildirisinde de Selçuk'un, dünkü tarihi konuşmasına benzer görüşlere yer verildiği dikkat çekiyor. İşte Abant toplantısının sonuç bildirisinden bu bölüm:

Devlet, hukuk devleti çerçevesi içerisinde dini inanışlar ve felsefi kanaatlar konusunda tarafsız bir konumda olmalıdır. Vatandaşların inanma veya inanmama haklarını korumalı ve inançlarını hayata geçirmeleri karşısında duran engelleri ortadan kaldırılmalıdır. Laiklik, esas itibariyle bir devlet tutumudur. Laik devlet, dini tanımlamaz, bir din siyaseti de gütmez. Temel hak ve özgürlüklerin tanımı ve sayımında, laikliğin kısıtlayıcı bir ilke olarak yer almaması gerekir.

Türkiye'nin bir kısım güncel sıkıntılarının kaynağında, vatandaşlarının yaşam tarzlarına müdahale ve bu konudaki hassasiyetleri yatmaktadır. Laiklik din karşıtlığı değildir. Ve insanların yaşam tarzlarına müdahale edilmemesi biçiminde anlaşılmalıdır. Laiklik bireyin özgürlük alanını genişletmeli, özellikle kadına karşı ayrımcılık şeklinde sonuç doğurmamalı, onu kamu alanındaki haklarından mahrum etmemelidir.

312 KARŞITI BAŞKAN

Selçuk, FP'li eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mahkum olup siyasi yasaklı hale gelmesine neden olan TCK'nın 312. maddesine karşıt görüşleri ile de dikkat çekmişti. Erdoğan'ın mahkumiyetinin ardından bazı dinci gazetelerde Selçuk'un 312. madde ile ilgili görüşlerinin Erdoğan'a destek olarak yorumlanması sıkıntı yaratmıştı. Bu yorumlar, Yargıtay'da özellikle de mahkumiyet kararını veren 8. Ceza Dairesi'nde soğuk bir hava estirmişti.

İLK KUTLAYAN FP

312. madde karşıtlığı ve düşünce özgürlüğü ile ilgili hassas tavrı nedeniyle de Yargıtay Başkanı olmasının ertesi günü FP Genel Başkanı Recai Kutan, Selçuk'u ziyarete giderek kutlamıştı. Selçuk'un başkan seçilmesi FP'de büyük memnuniyet yaratmıştı.

İDAM KARŞITI BAŞKAN

Selçuk'un bir diğer özelliği ise idam cezası karşıtı olması. İmralı'da yargılanıp idama mahkum edilen bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın temyiz incelemesini yapacak ve kaderini çizecek Yargıtay'ın başkanı olan Selçuk, idam cezasını ‘‘Kişisel öç alma kavramının yasalardaki izdüşümü’’ olarak değerlendiriyor.

Kenan Paşa sessiz kaldı

Yedincİ Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Selçuk’un Anayasa ile ilgili eleştirilerine sessiz kaldı. Marmaris'in Armutalan Beldesi'ndeki evinde yaşayan Kenan Evren, 12 Eylül sonrası hazırlanan 1982 Anayasası ile ilgili Selçuk'un eleştirilerine yanıt vermedi. Gazetecilerin, görüş almak istediği Evren, ‘‘Anayasayla ilgili söylenenleri gözümle görmeden, kulağımla duymadan, konuşmam. Yarın (bugün) gazeteleri okuduktan sonra gerekirse açıklama yaparım’’ dedi.



Copyright 1999   Hurriyet

| ana sayfa | son dakika | haber indeksi | gündem | ekonomi | dünya | olay | spor | yaşam | yazarlar | tv programlari | fal | bulmaca | hava durumu | kelebek | istanbul | tatil | pazar | insan kaynaklari | gösteri dünyasi | turizm | teknonet | interaktif tüketici | anketler | özel sayfalar | arşiv+arama | seri ilanlar | e-mail | yardim | hürriyet'ten |