Logo... Yazarlar...

MELİKŞAH UTKU

Ve minel garaib

S u yaşadığımız günleri anlamakta zorluk çekiyorum. Senelerdir bildiğim insanlar, yaşadığım mahalle, her gün geçtiğim sokaklar, şalvarlısından kokanasına, çarşaflısından fötr şapkalısına binlerce kez karşılaştığım ve bir daha da tesadüf etmeyeceğim yığınlarca sima, artık bana düşmanca bakıyorlar sanki. Sinsi bir fanatizmin, çevremdeki bütün varlıkları içten içe kemirdiğini hissediyorum. Herkes bana, ben herkese, herkes herkese ve her şeye karşı, karşı konulmaz bir hınç biliyor neredeyse. En kadim dostlukları bile hain bir şüphe gölgeliyor bugünlerde.

Eski Yugoslavya'da iç savaşın patlak verdiği ilk yıllardı. O zamanlar okuduğum bir makalede, senelerin eskitemediği ahbaplıkların, komşulukların ve hatta aşkların birkaç gün içinde nasıl kin ve nefrete dönüştürüldüğüne şahit olmuştum. Din farkı bile olmayan Hırvatlarla Sırpların, iç içe geçmiş bu iki milletin, paranoyak siyasetçiler ve manyak militanlarınca nasıl parçalandığını, o vakitler tahayyül bile etmek güçtü. Daha sonraları, Hırvatistan'da yaşananlar Bosna'da yeniden tezgahlanınca kavrayabildik dehşeti. Kosova'da ise yaşanacak trajediye çoktan şartlandırılmıştık hepimiz.

Kosova ilgimizi çekmiyor artık. Kadim dostlukların, yıllanmış birlikteliklerin, zihnimize yer etmiş aşinalıkların, farkına bile varmayacak kadar özümsediğimiz tiryakiliklerin, toplumsal bir cinnetin bir anlık çılgınlığı karşısında dayanacak mecalinin kalmadığına, buralarda da şahit oluyoruz zira. Kendi çıkarlarından başka hiçbir şey göremeyecek kadar gözü dönmüş birkaç sınıfın tezgahladığı dehşet verici bir oyunun piyonu olduk hepimiz.

Yangının üstüne körükle giden sorumsuz medya, sinir krizleri içinde ortak değer, saygı ve anlayış namına ne varsa yıkıp döküyor. Millet kendi eliyle seçtiği siyasetçisine, siyasetçi kendi eliyle vazife teslim ettiği askerine, askerse güvenliğini teminat altına aldığı milletine güvenemez hale getirildi. Polisle uyuşturucu, mafyayla devlet, yargıyla haksızlık bir arada anılmaya başlandı.

Dindarı ezdirmek, başörtüsünü yırtmak, din istismarını istismar etmek, vatandaşı ilerici-gerici diye ayırmak, nevrotik bir moda oldu. Beğenilmeyen her kesim, sadece sözde İslamcılar değil, Kürtler, harbi solcular, ikinci cumhuriyetçiler, insan hakları müdafiileri, çevreciler, sokak çocukları, dünyaca meşhur edebiyatçılar, yeri nedense bir türlü doldurulamayan belediye reisleri, vs. hep Atatürk düşmanı ilan edildiler. Atatürk düşmanı, vatan haini, bölücü. Hepimiz numaralandırıldık, fişlendik ve tasnife müsait sıfatlarla yaftalandırıldık. Birbirimize düşman ilan edildik. Sokakta yanımızdan geçen adamın bize nefretle baktığını sanıyor, huylanıyoruz. İster istemez biz de şüpheyle bakıyoruz içlerini bilmediğimiz, kim bilir hangi ortak değerleri paylaştığımız insanlara.

Bir garabetler ülkesinde yaşıyoruz vesselam. Bu ülkenin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı, milletinin 28 Şubatı benimsediğinden, artık 28 Şubatın takipçisinin milleti olduğundan dem vurabiliyor. En temel hakları ellerinden alınan milletin bir kısım evladını ezme görevini, yine milletin diğer bir kısım evladına tevdi eden bir insan hakları sorumlusunun kol gezdiği bir ülke burası. Demokrasinin, demokratik olmayan teamüller karşısında ezilmesine sessiz kalmayıp, bilakis ezenlerle birlik olan darbelerin vazgeçilmez esas oğlanı, yegane demokrasi havarisi de bu ülkeden çıkıyor, zirvelere yerleşiyor. Burası, seçim propagandalarının sessiz, fikirlerin renksiz, ekonominin şevksiz işlediği bir yer.

Burası Türkiye. Yok öyle.
 


  10 Şubat 1999 Çarşamba


Eski Yugoslavya'da iç savaşın patlak verdiği ilk yıllardı. O zamanlar okuduğum bir makalede, senelerin eskitemediği ahbaplıkların, komşulukların ve hatta aşkların birkaç gün içinde nasıl kin ve nefrete dönüştürüldüğüne şahit olmuştum. Din farkı bile olmayan Hırvatlarla Sırpların, iç içe geçmiş bu iki milletin, paranoyak siyasetçiler ve manyak militanlarınca nasıl parçalandığını, o vakitler tahayyül bile etmek güçtü. Daha sonraları, Hırvatistan'da yaşananlar Bosna'da yeniden tezgahlanınca kavrayabildik dehşeti. Kosova'da ise yaşanacak trajediye çoktan şartlandırılmıştık hepimiz.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || DÜŞÜNCE || KÜLTÜR ||
|| MAGAZİN || DİZİ || ARKASAYFA || YAZARLAR ||
|| SERBEST KÜRSÜ || AÇIK OTURUM || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED