|
Elimde
herkese feleğini şaşırtacak bir kaset var. Ben ilk dinlediğimde duyduklarım
dudaklarımı uçuklattı. Siyasilerle kanun dışı kişilerin yakın ilişkileri
tam bir suçüstü durumunda bu kasette. Devletin en üst düzeyinden kişiler
çetelerle irtibatlıymış meğer. Magazin dergilerinde, yanlarına mutlaka
“Falanca devletlünun yakınıdır” notu düşülmüş halde fotoğraflarını gördüğümüz
işadamları, ihaleleri almak için kanun kaçağı birini araya sokmuşlar. Cumhurbaşkanı’nın
yeğeni, başbakanın kardeşi, iki bakan, hatta başbakanın kendisinin de adı
geçiyor kasetteki konuşmalarda. Olacak şey değil. Bazen rüşvet ve şantaj,
bazen de korkutma ve şiddet kullanma gibi yöntemlerle devletin acze düşürüldüğünün
çıplak bir fotoğrafı bu kaset.
Hayır, sandığınız gibi, elime yeni bir kaset geçmiş değil.
Daha tepelerin de işe bulaşmışlığını sergileyeceği iddia edilen kaset henüz
piyasaya düşmedi. Ancak, haftalık bir derginin, şimdiye kadar ortalığa
saçılmış olanları biraraya getirdiği ve ‘Best of Ajda’ türü bir başlıkla
‘Best of Çakıcı’ adıyla okurlarına hediye ettiği kasetteki konuşmalar bile
çirkefin boyutunu anlamak için yeterli.
Bütün konuşmaları birarada dinlerken aklıma sizlerle paylaşmak
istediğim bir takım muzır düşünceler üşüştü. Eğer iş benim korktuğum gibiyse,
ülkemizin hali bundan sonra daha da perişan olacak. Temiz toplum isterken,
şantaj altında kirli bir toplum haline dönüşeceğiz. CHP lideri Deniz Baykal’ın,
“Elimde bilgiler var, zamanı gelince açıklayacağım” demesi korkularımı
azaltmıyor, bilakis daha da artırıyor.
İlk aklıma gelen, bu kasetleri kimin piyasaya çıkardığı sorusu.
Bu ‘kim’ çok önemli. Çünkü, ‘kim’in kim olduğunu bulabilirsek, eli altında
tuttuğu kasetleri niçin şimdi piyasaya sürdüğünü, bununla neyi amaçladığını
daha iyi anlayabiliriz. Ancak bu sorunun cevabını vermek, hiç değilse şimdilik,
kolay görünmüyor. Parmakların işaret ettiği MİT, yaptığı açıklamayla, kasetlerin
kamuoyuna yansımasını kurumsal olarak üstlenmedi. Alaaddin Çakıcı da, yakınları
eliyle, kasetleri yaygınlığa kavuşturmuş olabilir. Muhtemelen Eyüp Aşık’ı
siyasi hayattan silen ilk kaset Çakıcı kaynaklı; ancak diğerlerini de aynı
kaynağın dışa vurması için bir sebep yok...
İlk kasette, kanun kaçağıyla telefon görüşmesi yaptığı anlaşılınca,
yılların siyasetçisi bir bakan istifa etmek zorunda kaldı. Peki, eğer Çakıcı’nın
telefon arkadaşları daha çeşitliyse ve söylendiği gibi akla-gelen gelmeyen
pek çok kişiyi kapsıyorsa, henüz ortalığa saçılmamış kasetlerin işlevi
ne olacaktır? Kast ettiğim şu: Çakıcı ile görüşmüş olmak suç ise, aynı
kişiyle pazarlık yapmak, ya da onu kullanarak sonuç almak, veya onun aracılığıyla
muhaliflerini sindirmek daha büyük suç olarak görülmeyecek midir? Eğer
bu tip işler yapmış kişiler varsa ve o işler de kasetlerle tespit edilmiş
ise, o kasetlerin değeri sizce ne olabilir? Şöyle sorayım: Eyüp Aşık, siyasi
hayatına son veren kaset ortaya çıkmasın diye neleri göze almazdı acaba?
Aklıma üşüşen muzır fikir, ‘Best of Çakıcı’da toplanan telefon
konuşması kayıtlarının aslında ‘şantaj’ amaçlı olması ihtimalidir. Çakıcı
ile konuştuğu bilinen (hiç değilse konuşma yaptığını kendisi bilen) siyasiler,
bürokratlar, işadamları, bankacılar, eğer bu düşüncem doğruysa, kasetleri
ortaya çıkmadığı için, kasetleri elinde tutan kişi veya kişiler tarafından
şantaja maruzlar demektir. Öyle olduğunu asla düşünmüyorum, ama şöyle bir
düşünün: Korkmaz Yiğit’in Çakıcı ile ilişkisini bilen biri, önce ona satış
yapıp ardından ilişkiyi açığa vuran kaseti medyaya sızdırarak astronomik
fiyatla sattığını düşük fiyatla geri alabilir ve arada milyonlarca dolar
kazanabilirdi pekala. Siz beni dinleyin: İhaleleri, banka el değiştirmelerini,
Meclis’teki transferleri, medyaya girecek tipleri esas bundan sonra dikkatle
izlemek gerekiyor.
Çakıcı’daki bilgilerin ortalığı sarsacak bir değeri olduğunu
kabul edecek olursak, bir başka tehlikeli ihtimali de göz ardı etmemek
gerekiyor. Çakıcı şimdi nerede? Fransa’da, cezaevinde. Acaba Çakıcı’yı
kapalı bir mekanda tutanlar, Türk siyasi hayatını derinden etkileyecek
bilgileri ondan almak için hiçbir çaba göstermemiş olabilirler mi? Türkiye’yi
karıştıracak bilgilerin bir yabancı ülke istihbaratının elinde olması ihtimali
yöneticilerimizi rahatsız etmiyor mu? Yoksa, “Fransa medeni bir ülkedir,
medeni bir ülke başka bir ülkeye şantaj yapmaz” diye mi düşünülüyor?
Bir başka mülahaza da, bizim devletin, Alaaddin Çakıcı’nın
bildiklerine gösterdiği duyarsızlık. Fransız savcılar kendisini günlerce
sorguladılar. Belçika bile, kendi topraklarında işlenmiş bir suç irtibatı
kurarak sorgucular gönderdi Nice’teki Çakıcı’ya. Türkiye ise, sorgulamak
bir yana, nedense Çakıcı’nın yanına bile yaklaşmak istemiyor. İsteseydi,
Fransızlar, Türk savcıların da tutukluyu sorgulamasına izin verirlerdi.
Acaba bu ilgisizlik neden?
İlk akla gelen, Çakıcı’nın devletin bilmediği hiçbir eylemi
olmadığı. Çakıcı, son 20 yılı, devlet denetimi altında geçirdi, ne yaptıysa
birilerinin bilgisi altında yaptı. Dolayısıyla, hem o geleceğinden emin,
hem de devlet onun yaptıklarına ilgisiz. Bu ihtimal gerçekse iş daha da
vahimleşiyor; çünkü, Çakıcı, muhtemelen şimdi de, istediğinde susup istediğinde
konuşarak, devlete (veya devlet içinde birilerine) hizmetlerini sürdürüyor
olmalı.
Ey ahali. Gözünüzün önüne getirilen sahte terör görüntülerine
aldırmayın. Onlar hayal ürünü. Gerçek başka: Türkiye iyi yolda değil, temiz
topluma ulaşamazsak iyice kirleneceğiz.
|