|
Bir dostum, sık sık, “Bizim millet gibi kendi kendini gaza
getireni az bulunur” der durur. Çetin Altan’ın “Türkün Türke Türk propagandası”
dediği durum yani. Bizden başkası için bir anlam taşımayan, bize de fazla
bir yararı dokunmayan, içi boş, dışı süslü jestlerle idare edip duruyoruz.
Cumhuriyetin 75. yıldönümü vesilesiyle programlanan etkinliklerin
bir bölümü kendimize yönelik propagandalardan ibaret. Cumhuriyeti anlamaya
çalışmıyor, o yolda attığımız adımların isabetini tartışarak eksikliklerimizi
gidermenin yollarını aramıyoruz. Tersine, bunu yapmaya kalkan az sayıdaki
cesur insanın lafını ağızlarına tıkamayı marifet sayıyoruz. Buna karşılık,
Cumhuriyet konusunda bağırıp çağıranlardan fazla farklı düşünmeyen kitleleri
‘cumhuriyet düşmanı’ ilan etmekten de geri durmuyoruz. Bu ülkenin artık
iyice azalmış ortak paydalarından biri olan Cumhuriyet kavramı ve kurumunu
tartışılır hale getirmenin, geniş kitleleri “Acaba yanlış mı yapıyoruz?”
diye düşünceye sevk etmenin bir mantığı var mı Allah aşkına?
Cumhuriyet, bu toprakları vatan olarak seçmiş insanların
ortak değeridir. Cumhuriyet, bir takım insanların diğerleri üzerinde tahakküm
iddialarına malzeme yapılamaz; cumhuriyet kavramına bundan daha ters bir
tutum olamaz çünkü. Saltanatçı denilebilecek tek kişinin yaşamadığı, Osmanlı
sultanlarının soyundan gelenlerin bile saltanatın ihyasını akıllarından
geçirmedikleri bir ülkede, Cumhuriyeti bir ideolojik ayrılma aracı kılmayı,
akılla, izanla açıklayabiliyor musunuz?
O halde, cumhuriyet bayramını, sadece bir kesimin inhisarına
terk etme parlak fikri kimin eseri acaba? Ya da, sivilleşen bir dünyanın
çetin olacağı şimdiden belli şartlarına ayak uydurmakta zorlanan, sivillerin
inisiyatif dışı oldukları bir sistemi elden geçirmenin yollarını aramak
yerine, sisteme iyice ‘askeri cumhuriyet’ görüntüsü vermenin alemi ne?
Bu soruları cumhuriyet kutlamalarında yanlış bir yol tutulduğunu
vurgulamak için özellikle soruyorum. Cumhuriyeti de tartışılır ve etrafında
cepheleşilir kılınca, ayrılıkları gidermek, birlik ve beraberliği sağlamak,
yarınlara başı dik ilerlemek çok daha zorlaşıyor.
Bu cumhuriyeti kanla mı irfanla mı kurduğumuzu tartışabiliriz
belki, ama her kesimden, her eğilimden, her inançtan, her etnik aidiyetten
insanın beraberce kurduklarında ihtilaf çıkmaması gerekir. İstiklali feda
etmemek için verilen bir savaşı başarıyla yönetmiş, milleti gerçek anlamıyla
temsil eden, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin eseri olan Cumhuriyet’i dar
bir zümreye mal etmek yanlıştır. Hele, inançları gereği saltanata karşı
olan, Cumhuriyet’ten önce Cumhuriyetçi bir kesimi, ‘Cumhuriyet düşmanı’
olmakla suçlamak, sayıları hiç de az olmayan bir eğilimin mensuplarının
hepsi Cumhuriyet düşmanı olsalar sanki memnuniyet duyulacağı görüntüsünü
vermek cinnetle eştir.
Hatırlayacaksınız, bir süre önce, başörtüsü mağdurlarıyla
dayanışma amacıyla yapılan elele eyleminde, nereden çıktığı, kim tarafından
getirildiği belli olmayan “Başörtüsü zulmü 75 yaşında” pankartını eleştirmiştim.
Pankartın iddiası doğru değildi çünkü; 12 Eylül darbesine kadar, bu ülkede,
kimse başörtüsü sebebiyle mağdur edilmiş değildi. Kalın kafalılar, bir
ara, başörtüsünü ilahiyat fakültelerinde sorun haline getirmeye kalkışmış,
ancak aklı başında hiç kimseden destek görmemişlerdi. Başörtüsü mağduriyeti
darbeci zihniyetin eseridir. Mustafa Kemal’in ‘devrim’ adıyla gerçekleştirdikleri
arasında kadın kıyafetiyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Mustafa Kemal’in
kendi annesi ve eşi bile başörtülü değil miydi? Başörtüsüne karşı olan
biri, en yakınlarında, başörtüsüne tahammül eder miydi?
Dün de bir başka yanlışa tanık olduk. Bölücü örgüt üyesi
olduğu bildirilen bir grubun, İstanbul’da güpegündüz giriştikleri tahrip
eylemi de, Cumhuriyet konusunun ne denli yanlış anlaşılır hale getirildiğinin
bir başka göstergesidir. Cumhuriyet, tek bir bölgeye veya belli bir etnik
gruba üstünlük sağlamak amacıyla kurulmamıştı; Cumhuriyet kurulurken, bu
yönetim biçiminin, ülkedeki bütün müslüman azınlıkların eşit temsiline
imkan verdiği özellikle vurgulanmıştı. Bu bakımdan, dün yaşanan eyleme
katılan grubun, etnik mağduriyet iddialı rahatsızlıklarını cumhuriyete
yönelik eylemlere dönüştürmeleri de yanlıştı.
Bu yanlışlıklar neden yapılıyor? Yani, kim tarafından getirildiği
belli olmasa bile, “Başörtüsü zulmü 75 yaşında” gibi gerçeklere ters bir
pankart elele eyleminde kendine yer bulabiliyor; ya da, kimlikle ilgili
sıkıntıların harekete geçirdiği bir grup, bunu cumhuriyet afişlerine tecavüz
biçimine dökebiliyor?
Bu soru, baştan beri dikkat çekmeye çalıştığımız gerçeğin
özeti aslında. Başka toplumlarda ve ülkelerde olmadığı kadar hepimizi birleştiren
cumhuriyet kavramının, sanki sadece bir görüşü, bir eğilimi, bir sınıfı
içerdiği, diğer görüş, eğilim ve sınıfları dışladığı zannının verilmesi
bu tür yanlışlara sebep oluyor.
Cumhuriyet hepimizin ortak malıdır; toplumu ve ülkeyi böylesine
değerli bir ortak paydadan mahrum etmeye kimsenin hakkı yoktur.
|