Taha Kıvanç
Cumhuriyet kampanyası, Cumhuriyet'e yaramadı
 
Cumhuriyetin 75. yıldönümü tam bir reklam ve propaganda şenliği biçiminde geçiyor. Daha aylar öncesinden başlayan tanıtım reklamları, son hafta zirve noktasına ulaştı. Gazetelerde sayfalar dolusu reklamlar, televizyon ve radyolarda her arada bir film veya duyuru var. Sokaklara taşan ve her fırsatta haykıran kalabalıkları da unutmamak gerek. Gün reklamcıların günü. 
Adında cumhuriyet sözcüğü bulunan ürünler de Cumhuriyet’in 75. yıldönümü furyasından dolaylı yarar sağlıyorlardır mutlaka.
Aklıma bu düşünce üşüşünce etrafımı meraklı gözlerle kolaçan ettim. Afyon'a kadar uzanamadım, ama köşedeki Çankaya/Yimpaş'tan soruşturdum; gerçekten de Cumhuriyet bayramı öncesinde başlayan kampanya Cumhuriyet sucuklarının satışını olumlu etkilemiş. Son haftalarda diğer sucukların önünde gidiyormuş Cumhuriyet'in satışı. Eminim, benzer bir durum, Cumhuriyet kasabında, Cumhuriyet kırtasiyede de kendi çaplarında yaşanıyordur.
Cumhuriyet sözcüğünün ilk akla getirdiği ürünlerden biri de Cumhuriyet gazetesi. Mustafa Kemal tarafından, yeni rejimin savunuculuğunu yapacak bir gazete çıkarması için Ankara'ya çağrılan Yunus Nadi Bey, önce Yenigün adıyla yayınlamıştı gazetesini, büyük değişimle birlikte gazete de adını Cumhuriyet'e çevirdi. O gün bugündür, arada büyük ideolojik zigzaglar çizse bile, hiç değilse adını değiştirmeden günümüze kadar varlığını sürdürmeyi başardı Cumhuriyet gazetesi.
Cumhuriyet'in tam bir reklam ve propaganda şenliğine dönüştürülen 75. yıldönümü Cumhuriyet gazetesinin satışlarını etkiledi mi acaba? Sucuk satışlarının bile markasının güncelliği sebebiyle etkilendiği bir ortamda Cumhuriyet gazetesinin tirajı tavana vursa hiç şaşırmayacağım. Üstelik Cumhuriyet, sessiz sedasız, adeta çaktırmadan, en ciddi promosyon yapan gazetesi ülkemizin. Haftada iki kez ek olarak kitap veriyor okurlarına, üç gün de dergi ekleri var. Böyle istikrarlı ve daha güzeli kuponsuz hediye veren ikinci bir gazete yok Babıali'de. Ancak, gazetelerin tiraj raporuna bakınca, o kadar promosyona ve Cumhuriyet kavramı etrafındaki reklam ve propaganda halesine rağmen, Cumhuriyet’in tirajında göze çarpan bir kıpırdama yok. Son bir kaç yıldır 50 binin biraz üzerinde bir satışta istikrar buldu Cumhuriyet; ne yapsa o barajı aşamıyor. Promosyonu kesince 40 bine düşüyor okur sayısı, promosyonu artırınca 50 binin az üstüne çıkıp orada çakılıyor. Geçen haftanın tiraj raporuna baktım, 52 bin 240 adet satmış ortalama olarak.
Bilmiyenler, Cumhuriyet'i hep bugünkü gibi önemsiz ve az satan bir gazeteymiş sanabilirler. Bu sanıyı güçlendiren, biraz da, bugün gazetenin yönetiminde lise diploması bile olmayan birinin bulunması, bir de yazarlarının ileri yaşları... Yazarları ihtiyar da okurları genç mi sanki? Her vefat eden emekli öğretmenle bir okur daha kaybediyor Cumhuriyet. Hıristiyanlığın bir kolu olan Yahova Şahitleri, Birinci Dünya Savaşı'nı yaşayan nesille kıyamet arasında bir irtibat kurar; onlara göre, o neslin son üyesi öldüğünde kopacaktır kıyamet. Yahova Şahitleri'nin kehaneti gerçekleşeceğe benzemiyor, ama okurları nüfus cüzdanı eskilerden oluştuğu için, o kehanet Cumhuriyet gazetesinin özel kıyameti için doğru sayılabilir.
Kendisini 'ciddi gazete' olarak tanıtan Cumhuriyet her zaman bugünkü gibi değildi. Beş yıl öncesinde, Hasan Cemal'in genel yayın müdürlüğü altında, satışı 120 binlere fırlamış çağdaş sol bir muhalif gazeteydi Cumhuriyet. Ben de dikkatle ve öğrenerek okurdum. Sonra iyi saatte olsunlar olaya müdahale ettiler, gazete ortasından çatladı ve yönetime gelenlerin mahir ellerinde bugünkü haline dönüşüverdi Cumhuriyet. Şimdi, gazetenin gölge yönetmeni, hallerine acıyıp "Sizin için ne yapabilirim?" diye soran her gazete patronuyla yemek yiyor, gazeteyi satmayı düşünüyormuş hissini karşısındakine verdikten sonra, Cumhuriyet'i kısa süre daha ayakta tutacak bir yardımı kopartıyor. 
En son Korkmaz Yiğit ilgilenmişti Cumhuriyet'le; gazete haberlerine bakılırsa, klasik yemek onunla da yendi, ama işin sonu gelmedi. Şimdi sıra solcu belediye başkanlarında olmalı ki, Esenyurt belediye başkanının gazeteyi satın aldığı haberleri ortalığa yayılıyor. Siz benim tanıklığıma itibar edin, İlhan Selçuk ve arkadaşları, hevesli görünüp verirmiş gibi yapacak, hafif tertip ucunu da gösterecek, ancak sonunda yeni talibe de dirsek çevireceklerdir. Kaç kez tekrarlandı bu şablon bir bilseniz...
Cumhuriyet haftada bir kez dünya klasiklerinden birini hediye ediyor okurlarına. Henüz gelmediyse, herhalde sıra Voltaire’e de gelecektir. Çünkü, Voltaire, ‘Anadolu aydınlığı’ kavramını dilinden düşürmeyen İlhan Selçuk’un rehberi sayılabilecek bir düşünür. Kimbilir kaç yazısında Voltaire’den alıntılar yaptı bugüne kadar İlhan Bey; onun sevdiği biliniyor ya, Cumhuriyet’in diğer yazarları da kendi sütunlarında, fırsat düşürüp sık sık onun adını anmaktan geri durmuyorlar.
Cumhuriyet ile Voltaire’in fikri ilişkisi biliniyor, Voltaire’in aydınlanma felsefesi irtibatı yüzünden belli bir kesim üzerindeki etkisi de malum; ama bilinmeyen, ya da içimizdeki Voltaire hayranlarının bilinmesini istemedikleri bir belirgin özelliği var Fransız filozofun.: “Fikirlerinizi savunabilmeniz için gerekirse kellemi veririm” sözüyle ünlü Voltaire, tarihin tanıdığı en büyük Türk düşmanı. 
Hoşgörü üzerine bir kitap yazmış ve “Hoşgörüsüz insan kaplandan daha yırtıcıdır” demiş olan Aydınlanma felsefesi öncüsü Voltaire, “Türkler tarihin en büyük belasıdır” sözünün de sahibidir. Türkçesi Ayrıntı yayınlarından çıkan ‘medya ve demokrasi’ kitabıyla bizde de ünlü İngiliz düşünürü Prof. John Keane,  bir yazısında, “Voltaire” diyor, “Özellikle hayatının sonlarına doğru, ruhunun ancak Türklerin ortadan kalkmasıyla huzur bulacağı inancındaydı. Çariçe Katarina’ya, ölmeden önce, alacağı her Türk canının kendisini de mutlu edeceğini söylemişti.” Voltaire’in milletimize düşmanlığını duymuştum, fakat Prof. John Keane’nin yazısından öğrendiğim düşmanlığın çapı beni bile şaşırttı doğrusu.
Cumhuriyet için duyulan olağanüstü coşku, reklam ve propagandaya milyarlar harcanarak oluşturulan hava, sucuk satışlarını etkiliyor da, ilgi neden o havayı yansıttığı iddiasındaki Cumhuriyet’in yaşından daha ihtiyar gazeteye yönelmiyor, bu benim için bir sır. Yoksa sır değil mi? 

* Bu yazıyı tartışmak için görüşlerinizi listemize yazınız: medyakritik@makelist.com
SONRAKİ YAZI                       GERİ DÖN                               ANA SAYFA