Taha Kıvanç
Ben tatmin olmadım
 
 
Şimdi tutuklu işadamı Korkmaz Yiğit, tarih boyunca onun durumuna düşmüş herkesin yaşadıklarını bugün kendi özelinde yaşıyor ve kim dost, kim değil öğreniyor. İkbal dönemlerinde imparator muamelesi görürken, hızlı düşüşü sonunda vaktiyle kendisine olağanüstü itibar gösterenlerin dirsek çevirmesine muhatap. Sırtından milyonlarca dolar kazananlar, gazete ilanlarıyla, kendisinden ‘çeteci’ diye söz ediyorlar. Kanal-6’da bir bölümü yayınlanan kasette, Korkmaz Yiğit, bu hale düşeceğini öngörmüş gibiydi.

Kendisine önceleri karşı olan işadamı Kamuran Çörtük’le arayı düzelttikten sonra, “Bana bir çorba bile ısmarlamadın” diye takılmış Korkmaz Yiğit. Kamuran Bey de Amisos’ta ağırlamış, bir tas çorba içmeye razı konuğunu...

Amisos siyasetçiler ile işadamlarının fazlaca rağbet ettiği Ankara’nın kalburüstü üç-beş lokantasından biri. Mönüsü epey zengin, yemekleri nefis. Yabancı misyon temsilcilerinin de, değer verdikleri bir konuk ağırlayacakları zaman akıllarına ilk gelen lokanta yine Amisos oluyor. Kamuran Çörtük’ün Amisos’la başka tür bir irtibatı var; kendisi lokantanın sahibi oluyor... Esasen, sayıları üç-beşi geçmeyen itibarlı lokantaların neredeyse hemen hepsi Ankaralı müteahhitlere ait. Müteahhitlerin midesine düşkünlüğü müdür onları lokanta sahibi olmaya sevk eden, yoksa daha derinde başka bir sebep mi vardır, bilemiyorum.

Geçen haftaki Kulis’ten sonra, işadamı Kamuran Çörtük’le ilgili yazılar çıktı çeşitli gazetelerde. Hepsini dikkatle okudum, arşivime kaydettim. Ancak, en fazla ilgimi çeken, Bayındır Holding patronunun çok satan gazetelere verdiği tam sayfa ilanlar oldu. “Bayındır Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kamuran Çörtük’ün Kamuoyuna Açıklaması” başlığını taşıyan ilanın tam ortasında, dişi hurufatla, “Alnımız açık, yüzümüz ak” yazıyordu. Açıklama, tahmin edilebileceği gibi, ünlü işadamının iddialar karşısında kendini savunmasından ibaret.

İnsanlar kendilerini neden bu duruma düşürürler, bilmem ki? Reklamcıları neden kendilerini uyarmaz? Açıklamayı okurken, esas iddiaların es geçildiğini, ayrıntıların öne çıkartıldığını gördüm. Herkesin gözü önünde cereyan etmiş, bu yüzden inkar edilemeyecek görüşme ve konuşmalar tersine çevrilmiş, kimsenin görmediği, itham edilenin konumu yüzünden yalanlayamayacağı iddialar ise birbiri ardına sıralanmıştı o açıklamada.

Açıklamaya göre, Korkmaz Yiğit ile Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yüzleşmiş Kamuran Çörtük; “O sırada şöyle dedi” diye tutuklu işadamına atfen bazı cümleler sıralanıyor açıklamada. Sanırsınız ki, DGM Savcısı, Kamuran Çörtük’ü kollamak için kendisine çağrıda bulunmuş; yüzleşme yaptırmış... Oysa, bizim hukuk sistemimizde ‘yüzleşme’ diye bir kurum yok; dahası, mahkeme öncesi yapılan tüm soruşturmalar, usul yasalarına göre gizli kalmak zorunda. Kamuran Çörtük, “Yüzleştirilmemiz sırasında Korkmaz Yiğit şunları söyledi” derken, iki ayrı suç işlediğini itiraf etmiş oluyor aslında.

Bari doğru söyleseydi. İlanda yer alan, “Cefi kamhi basına ve televizyon kanallarına yaptığı açıklamalarda, Korkmaz Yiğit’in ifadelerini kesinlikle yalanladı” cümlesi, olayı ve medyaya yansımalarını başından beri ilgiyle izleyen benim için doğruyu yansıtmıyor. Cefi Kamhi, açıklamalarında, Kamuran Bey’in değil Korkmaz Bey’in anlattıklarını doğruladı. Nitekim, ilandan sonra görüştüğü meslektaşımız Necati Doğru’ya, Cefi Kamhi, “İlanda bana atfedilen cümle doğru değil” demiş... Şimdi, “Yalan” diyebilecek birine doğru olmayan söz atfedebilen birinin, sesini duyuramayan tutuklu birine atfen söylediklerinin doğru olduğuna nasıl inanayım?

En ciddi iddia, bürokrasiyle başı dertte olan Astaldi firmasının, “Teknik açıdan yardımı olacağı için değil, siyasiler ve bürokrasiyle olan ihtilaflarımızı çözeceği inancıyla kendisiyle ortak olduk” ifşaatının dışa vurduğu bence. Siyasilerle ne kadar içli dışlı olduğunu “Cumhurbaşkanı ve başbakan benim arkamda” sözünden biliyoruz zaten. “Devlet büyükleriyle görüşebilmek ve onların güvenine mazhar olabilmek şahsım için onurdur” demiş pahalı ilanda. Yakın olduğu ve hatırı için iş çözen bürokratları da bir gün öğreniriz elbet.  Bu arada, birinciye ve ikinciye değil de aralarında Bayındır Holding de bulunan üçüncü çıkmış konsorsiyuma bağışlanan POAŞ ihalesi de önemliydi; o garabeti de açıklamasında es geçmiş Kamuran Bey...

Her akşam ‘Genç-tv’ye abone oldum, şarkıdan başka bir şey yok şimdilik. Cumhurbaşkanı’na yakın bir gazeteci ile Bayındır’ın reklam işlerini yapan firmadan bir televizyoncunun yönetimine verilen Genç-tv iyi bir çıkış yapacaktır herhalde. Habere yer verdiği ilk gün, dört işlemde zorlananların da anlayacağı şekilde, el değiştirme hesabını açıklarlarsa memnun olacağım. İlandaki bilgileri yeterli bulmadım çünkü. Hele varolduğu söylenen anlaşmayı da sunarlarsa, ben de “Kanalınız hayırlı olsun” demeye hazırım. Ancak, bu konuya gözümüzü açan Korkmaz Bey’in kardeşinin ilk verdiği bilgileri şimdilik daha inandırıcı bulduğumu bilsinler.

Sahi, Korkmaz Yiğit’in zora düşünce doldurduğu üç kaset vardı; yayınlanan kasetten de 14 dakikalık bir bölüm sonradan yayınlanmak üzere çıkartılmıştı; Kanal-6 yönetimi ve Yiğit Ailesi o bölümleri ne zaman kamuoyuna sunmak niyetindeler acaba? Bana göre, tutuklu Korkmaz Bey’in işine yarayacak olan vakit geçirmeden bütün bildiklerinin gözler önüne serilmesidir. Korkmaz Yiğit’in bir tutam açıklaması hükümeti yıktı, ikinci tutam beli siyasi sistemi sarsar. Benden söylemesi: Akacak kan damarda durmadığı gibi hazır kaset de rafta durmaz; bir bakmışsın, birileri, dolduran için hiç de iyi olmayan bir zamanda onu ortalığa döküvermiş... Gelin en iyisi, siz o kasetleri, kendi uygun zamanınızda yayınlayın... 

* Bu yazıyı tartışmak için görüşlerinizi listemize yazınız: medyakritik@makelist.com
SONRAKİ YAZI                       GERİ DÖN                             ANA SAYFA